750 bin konut kredisinden 10-12 bininde sıkıntı yaşanıyor

07/01/2009

Konut kredileri yaşanan sıkıntılara rağmen 2008 yılını 38 milyar TL ile kapatacak.

M. Rauf Ateş Bu yüzde 21 büyüme anlamına geliyor. Ancak, büyümenin önemli bölümü yılın ilk 3 ayındaki canlılıktan kaynaklandı. Son çeyrek ise ‘eksi’ büyüme olarak kapatılıyor. Bankaların verdikleri krediler, eski kredilerinin taksit ödemelerini karşılamaya yetmedi. Yine de büyüme, geçmiş yılların performansının çok altında kaldı. Garanti Mortgage Genel Müdürü Cemal Onaran’dan aldığım bilgilere göre büyüme 2007’de yüzde 39, 2006’da yüzde 78 gibi önemli oranlarda gerçekleşmişti. 2009 biraz sıkıntılı olur Bu olumsuz tabloya rağmen Merkez Bankası’nın faiz indiriminden sonra ufak çaplı hareketler başladı. Düşen faiz ve gerileyen konut fiyatlarından yararlanmak isteyen alıcıların arayışa yöneldiği söyleniyor. Cemal Onaran, ‘Bunu hem emlakçılardan gelen bilgilerden hem de bize başvurulardan görüyoruz. Ancak, canlılık, hala beklentilerin çok altında’ diye konuşuyor. Kara haber yayanlar, konut kredilerinde geri ödenme sıkıntısının olduğunu, bunun 2009 yılında daha da artacağını ileri sürüyorlar. Ancak, şu an itibarıyla bankalarda olağan dışı bir sorun görünmüyor. Konuştuğum bankacılar, 2009 yılında bir miktar artış bekliyor. Ancak, kimse, ciddi bir sıkıntı beklentisi içinde değil. Cemal Onaran, ‘Hatta sorunun en sınırlı olacağı alan konut kredileridir’ diye konuşuyor. Kaç konutta sıkıntı var? Bankalar Birliği ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun (BDDK) verilerine göre Türkiye’de Eylül 2008 sonu itibarıyla kullanılan konut kredisi miktarı 750 bine ulaşmış. Ancak, sorunlu kredi sayısı sektörde izlenmiyor, kurumlar da kayıtları tutmuyor. Ancak, tahminler 10-12 bin konutun sorunlu olduğu yönünde… BDDK’nın verilerine göre Eylül sonu itibariyle sorunlu kredi miktarı ise 412 milyon TL düzeyinde. Yani henüz rakamlar alarm düzeyine ulaşmış değil. Bence şirketlerden büyük bir işçi çıkarımı dalgası gelmez, çok sayıda beyaz yakalı işini kaybetmezse, ciddi bir sıkıntı oluşmayacaktır. İthalattaki büyük düşüş ne anlama geliyor? Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, hafta sonu ihracat ve ithalat rakamlarını açıkladı. İhracat 2008 yılını 131.5 milyar dolar, ithalat ise 201.4 milyar dolarla kapattı. Tüzmen’in 2009 beklentileri ise bir hükümet üyesinden beklenmeyecek kadar gerçekçi idi. İhracatın 109 milyar dolar, ithalatın ise 151 milyar dolara ineceğini söyledi. Yani dış ticaret hacminin 332 milyar dolardan 260 milyar dolara gerileyeceğinin haberini verdi. Bakanın açıklamaları aslında 2009 yılının ne kadar zorlu geçeceğini de ortaya koyuyor. Rakamlardan çıkan ve ‘zorluklara’ işaret eden mesajları şöyle özetlemek mümkün: 1. Türkiye’nin ihracatçılarının geliri yaklaşık 30 milyar dolar azalacak. Bu, çok sayıda şirketin cirosuna, üretimine darbe vuracak. 2. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın verilerine göre son 10 yılda Türkiye’deki ihracatçı sayısı 23 binler düzeyinden 46 binlere kadar ulaşmıştı. İhracattaki büyük düşüş, bu şirketlerden bazılarının kapanmasına, zora girmesine ve işçi çıkarmasına neden olacak. 3. ithalata Türkiye’den ülke dışına çıkan para olarak bakmamak gerekiyor. İthalatçılar, aynı zamanda ülke içinde büyük katma değer yaratıyor, iş olanakları açıyor. Giyimden otomotive, elektronikten iletişime kadar onlarca alanda girişimciye de fırsatlar yaratıyor. 4. O nedenle ithalattaki 50 milyar azalış dolar bu cepheye büyük zarar verecek. Üstelik devletin de buradan vergi geliri var. O da azalacak. 5. Hepsinden önemlisi Türkiye’de 55 binin üzerinde ithalatçı şirket faaliyet gösteriyor. Düşen ithalat, bu şirketlerin bir bölümünün kapanmasına, zora girmesine ve işçi çıkarmasına neden olabilecek. 6. Belki ithalattaki düşüş nedeniyle cari açık da düşecek. Ancak, ekonomiye verdiği zarar, bence daha büyük olacak. Nakitteki yatırımcı güvenli ortamı bekliyor Global krizin derinleştiği 2008’i bir kenara bırakırsak, son yıllarda likidite (para) bolluğundan söz ediliyordu. Bazılarına göre petrol gelirleri kaynaklı olsa bile müthiş bir para dünyayı dolaşıp borsaları ve varlık fiyatlarını yukarı çekiyordu. Ancak, krizle birlikte ‘para kıtlığı’ havası ortaya çıktı. Sanki bütün para birileri tarafından çekildi, yok edilgi gibi bir algı yayıldı. Oysa, büyük kayıplar ve çöküşler yaşansa bile hala birilerinin elinde ciddi nakit var. Bir yerlere park edip bekleyen bu paralar, güven ortamıyla birlikte yavaş yaşaş ortaya çıkacak. Leuthold Group adlı araştırma şirketinin verileri de bu gerçeği ortaya koyuyor. Şirkete göre, ABD’deki yatırımcıların elinde tam 8.85 trilyon dolar nakit var. Yatırımcılar bu parayı banka mevduatı ve çeşitli para piyasası hesaplarında tutuyorlar. Şimdi bu orana dikkat edin… Bu para, Amerika’daki bütün şirketlerin piyasa değerinin yüzde 74’üne eşit. Nakitte olma oranı açısından bakıldığında ise son 18 yılın en yüksek düzeyini ifade ediyor. Yani Amerikalıların elinde ciddi nakit var. Dünyanın başka ülkelerinde, bu arada Türkiye’de de elinde nakitle bekleyenler olduğu gerçek… Ancak, bu nakit sahipleri, şimdiki gibi ‘Ayı rallisi’nde mi alıma geçecekler, yoksa bekleyecekler mi? Tahminler, bir miktarı alıma geçse de, ciddi dayak yiyen yatırımcının alım için kendini daha fazla güvende hissetmeyi tercih edeceği yönünde...
Kaynak: Hürriyet