Amerika'da faiz indirimi ve sonrası

23/09/2007

Günlerdir, hatta haftalardır Amerika'da Merkez Bankası'nın faizleri yüzde 5.25'ten daha aşağıya çekeceği konuşuluyordu.Nihayet ayakkabının ikinci teki de düştü.

Fed diye adlandırılan Merkez Bankası bir ay kadar önce reeskont oranını yüzde 0.50 indirmişti. Herkes faiz oranındaki indirimin bu kararı takip etmesini bekliyordu. O yüzden gözler 18 Eylül'de yapılacak Fed toplantısına çevrilmişti. Bu toplantıdan çoğunluğun umduğu ve beklediği gibi 0.50 oranında bir faiz indirimi kararı çıktı. Fed'in aldığı faiz indirimi kararı Amerikan ve diğer ülke borsalarında olumlu etkisini göstermekte gecikmedi. Bütün borsalar yükselişe geçerken, bizdeki tam anlamıyla coştu. Türk Lirası hızlı bir şekilde değer kazanmaya devam etti. Siyasal alanda yoğunlaşan rejim tartışmaları bile bu gidişi etkilemedi. Bütün bu gelişmeler olurken bir şey dikkatimi çekti. Bizim yazılı ve görsel basın, Amerika'da Fed'in faiz indirimi ile ilgili kararını büyük bir ilgi ve duyarlık içinde takip etti. 18 Eylül öncesinde ve sonrasında olay gazetelerimizde sayfalarca yer aldı. Bazı televizyonlar özel program yaptı. Bu alanda ne kadar da çok uzmanımız varmış! Hepsinin görüş ve düşüncelerine başvuruldu. Dikkatimi çeken bir diğer husus, Amerika ve Avrupa basınında Fed'in faiz indirimi bir-iki gün içinde haber değerini kaybetmiş gözükürken bizde ilginin arkası kesilmedi. Sanırsınız, uluslararası finans sisteminin merkezinde olan biziz. Sığ bir borsa ve sermaye piyasasına sahip olan ülkemizde bu olağanüstü ilginin sebebini birileri bana anlatsa çok sevineceğim. Aslında başlangıçta bu konuda yeniden bir şey yazmayı düşünmüyordum. Fakat ilginin yoğunluğunu görünce ben de birkaç şey söylemek istedim. Tekrar konunun özüne dönmek gerekirse, kısa bir süre öncesine kadar faizlere dokunma niyetinde olmadığı izlenimini veren Fed'in bu tutumundan vazgeçmesi ve yüzde yarım gibi büyükçe sayılabilecek bir faiz indirimi yapmasının nedenini doğru değerlendirmek gerekir. Kimilerine göre Fed'in başkanı Bernanke ve diğer üyeleri uluslar arası piyasa oyuncularından ve bir ölçüde politikacılardan gelen yoğun baskıya dayanamadı. Amerika'da 'mortgage' piyasasından başlayan ve halka halka yayılan krizin karşısında bir şey yapmamış olmanın sorumluluğunu üstlenmek istemedi. Buna ek olarak, daha önce Amerikan ekonomisinde bir durgunluk ihtimali görmeyen ve daha çok enflasyon baskısından korkan Bernanke'nin, dışarıdan gelen baskıların ötesinde, son gelişmelere bağlı olarak bir durgunluğun ortaya çıkmasından endişe ettiği de söyleniyor. Kimilerine göre, Fed'in almış olduğu karar yanlıştır. Amerikan ekonomisinde enflasyon tehlikesi sanal değil gerçektir ve faiz indiriminin enflasyonist baskıları arttırıcı bir etki yapması kaçınılmazdır. Gerçekten de karardan sadece birkaç gün geçtikten sonra yabancı basında enflasyon korkusunun büyüdüğü ve ona bağlı olarak da dolardaki değer kaybının yukarı boyutlara ulaştığı haberleri yer almaya başlamıştır. Aslına bakılacak olursa bugün dünya piyasalarında görülen dalgalanmalar ve onu doğuran sebepler faiz indirimi gibi likidite artırıcı önlemlerle geçiştirilemeyecek kadar basit değil. Bir başka yazımda da belirttiğim gibi bugünkü olay bir likidite kıtlığından doğmuyor. Bu daha çok, çoğunluğu 'mortgage' piyasasında olmak üzere çok sayıda kişi ve kurumun borçlarını ödeyemez duruma gelmeleri ile ilgili. O yüzden kimilerinin inanmak istedikleri gibi sorunlar çözülmüş falan değil. Öyle gözüküyor ki bugün mali piyasaları sarsan gelişmelerin bir süre sonra reel ekonomileri de etkilemesi kaçınılmaz. Herkesin, her kurumun, hepsinin de üzerinde hükümetin ve Merkez Bankası'nın olayı gerçek boyutları içinde değerlendirmesi yerinde olur.
Kaynak: Radikal