BBP’den krize karşı “Büyük Aile” projesi

29/01/2009

Cevdet Tellioğlu’ndan devrim gibi proje. Tellioğlu'nun “Büyük Aile” projesi çok konuşulacak.

Salih Saygılı / TİMETURK 2009 Yerel Seçimleri öncesinde, BüyükAile adı verilen alternatif yerel yönetim modeliyle tanıştık. “Beyaz Masa” ve “Beyaz Örtü” projelerinin de sahibi olan, BBP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Cevdet Tellioğlu’nun; akademisyenlerin desteği ve uluslararası çalışmalarla, 7 yıl gibi bir sürede geliştirdiği BüyükAile; yerel yönetimler için tümüyle yenilikçi olmasına rağmen, işleyişi basit ve etki gücü yüksek bir yönetişim modeli. Halkın ihtiyaçları, etik değerler, bilimsel ve tarihsel gerçekler ışığında modellenen BüyükAile belediyeciliğinin sosyal hedefi; genç, yaşlı, çocuk, tüm vatandaşların yaşam koşullarını iyileştirmek. Projenin ekonomik açılımlarında ise “şehirde, açlık sınırının altında vatandaş kalmaması” ön koşuluyla; “ortak kaynakların; eşit şartlarda, eşit paylaşımı” ve “girişimde fırsat eşitliği” ilkeleri benimseniyor. Son zamanlarda basında sıkça yer alan proje hakkındaki sorularımızı, ilk ağızdan almak üzere; bu projenin mucidi ve Büyük Birlik Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Sayın Cevdet Tellioğlu’na yönelttik. BüyükAile Modeli’nin temeli hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? BüyükAile süreci; belediyenin bir anonim şirket kurmasıyla başlıyor. Belediye başkanının, CEO’su olacağı bu şirketin yönetim kurulu; bölgedeki sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve muhtarlar arasından seçilen temsilci muhtardan oluşuyor. %10’u belediyeye ait olan bu şirketin, %90’ı, belediye sınırları içindeki vatandaşlara açılıyor. Her ev ve işyeri, sadece bir kuruş ödeyerek, bu şirketin ortağı oluyor. Bu şirket; binlerce ortağının gücünü arkasına alarak, ürün ve hizmet sağlayan firmalarla anlaşmalar yapıyor. Şirket ortağı olan aileler ve işyeri sahipleri, kendilerin verilen aidiyet kartıyla; gıda, giyim, yakıt v.b. alışverişlerinde indirim kazanıyorlar. Belediye, vatandaş için, benzini bile ucuzlatıyor. Bu indirimlerden elde edilen bireysel kazancın bir bölümünün aktarıldığı sosyal sorumluluk projesi “Nuh’un Gemisi”yle, şehirde hiç kimse aç kalmıyor. Belediyeye ortaklıktan doğan kazanç, aidiyet kartı indirimleriyle sınırlı kalmıyor. Halkın ortak olduğu belediye şirketi tarafından, anlaşmalı şirketlere yaptırılan otopark, toplu taşıma, alışveriş, spor, eğitim ve eğlence merkezleri gibi işletmelere de ortak edilen vatandaş; geleceğini garantileyen, sürekli bir gelire sahip oluyor. Vatandaş, BüyükAile belediye kumbarasında biriken gelirini; ister vergisini ödemek, ister ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıyor. Köyden, kentten, farklı büyüklüklerdeki işletmeler; coğrafi sınırları aşan ekonomik birliktelikler kurabiliyorlar. Bu ortak girişimlerin, teminat karşılığı belediyeden aktarılan sermayeyle geliştirdikleri dünya markalarının, tabana yayıldığı sistemde; tüm paydaşlar; üretim, satış ve tüketimden kazanıyorlar. Küçük üretici de evinden, köyünden göç etmek zorunda kalmadan, hakkı olan kazancı elde ediyor. BüyükAile belediyesi; eğitim ve istihdam konularında da çözümler üretiyor. Şehir enstitülerinde, uluslararası projelerde çalışabilecek nitelikte bilişim uzmanları yetiştiriliyor. Emekliler, deneyimlerini kazanca dönüştürebiliyorlar. Üretime katılmak isteyen herkese tam veya yarı zamanlı iş fırsatları yaratılıyor. Projenin en önemli özelliklerinden biri de şeffaf süreç yönetimiyle, belediyedeki ihale yolsuzluklarının önlenecek olması. Şeffaf süreç yönetimi; il ve ilçenin tüm olanaklarının halk için kullanılması, vatandaşın belediyesini ve yaşadığı bölgeyi sahiplenmesi ve temiz toplum bilincinin gelişmesi gibi olumlu sonuçlar da doğuruyor. Herkesin aklındaki soruyu sormak istiyorum. Her kesimin faydalanacağı bu sistem veya bir benzeri, neden daha önce hiç denenemedi? Gerçekten uygulaması bu kadar kolay mı? İnanmak güç, biliyorum ama gerçekten bu kadar kolay...Bundan 15-20 yıl öncesine kadar tüplü televizyonlar vardı. Sonrasında, LCD, plazma, Blu-ray, 3 boyutlu TV derken; 4 Boyutlu Hologram sistemlerden söz eder olduk. Bir diğer örnek de internet... İstediğimiz her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşabiliyor; dünyanın diğer ucunda, Amerika’daki, Çin’deki biriyle, karşılıklı oturup bir odanın içinde konuşur gibi konuşabiliyoruz. Çok değil 20 yıl önce bunlardan bizlere bahsedilseydi, hayal derdik ama şu anda hepsi günlük hayatımızın birer parçası haline geldi. Bunun gibi nice gelişim örnekleri bize, gerekli olan şeyin zihin devrimi, bilimsel temelli çalışma ve inanç olduğunu gösteriyor. BüyükAile; dünyanın farklı yerlerinde uygulanmakta olan, insanlara fayda sağlayan birçok bağımsız sistemden örnekler içeren ve Türkiye koşullarına uygun olarak hazırlanan bir model. Sistemin işleyişi kolay; uygulanabilirliği için herhangi bir yasal düzenleme gerektirmiyor; kendi bütçesini kendi yaratıyor. Geriye, hep birlikte inanmak ve bu sistemi uygulamak kalıyor. Diyelim ki halkın bir kısmı ortak olmak istemedi veya sivil toplum kuruluşlarının bir kısmı temsilci göndermedi. Bu durumda, sistemin işleyişini nasıl sağlayacaksınız? Hak sahipleri sonradan katılım sağlayabilecekler mi? BüyükAile elbette ki demokratik bir sistem. Katılım zorunlu olmayacak. Şirket ortaklarına sağlanan avantajlar videoboardlardan duyuruldukça; Ortaklara uygulanan indirimler, Sağlanan özel eğitimler, İhale ve sabit gelirlerden alınan paylar ve/veya Nuh’un Gemisi’nin sistematik yardımlarından faydalanmak isteyen, henüz ortak olmamış vatandaşların da kendi yararlarını düşünerek, katılım sağlayacaklarından şüphe duymuyoruz. Başlangıçta, ilçemizdeki tüm ev ve işyerlerinin hisselerini ayırmış olduğumuz için, vatandaşlar, sistem işlemeye başladıktan sonra da ortaklık için başvurabilecekler. Emin olduğumuz şu ki; BüyükAile’nin, en azından her haneden bir kişi tarafından duyulmasını sağlayabilirsek, başlangıçtaki katılım oranı çok yüksek olacaktır. Sistemin işleyişi, internet sitesindeki sunumlarda ve proje tanıtım kitapçıklarında net bir şekilde anlatıldığı için; vatandaş, nasıl bir sisteme dahil olduğunu baştan bilecek ve güven sorunu yaşamayacak. Sivil toplum kuruluşları için de benzer bir durum söz konusudur. Sistem hakkında yeterli bilgisi olan STK temsilcilerinin, kentin denetiminde yetki sahibi olmak istememeleri çok düşük bir olasılıktır. Biz STK’ların çok renkliliğinin faydasına inanıyoruz. Şu anda bırakın yetki sahibi olmayı; bir çoğunun kendilerine ait bir mekanları yok veya olanların bir kısmı da masrafları karşılamakta zorlanıyorlar. Bu nedenle; yönetime katılmak isteyen, istemeyen ayırt etmeden; ilçemizdeki STK’ları aynı çatı altında toplayacak ve her birine, ücretsiz bir faaliyet bürosu sağlayacağız. Şirket kuruluş aşamasında katılıma sıcak bakmayan, az sayıdaki sivil toplum kuruluşunun temsilcilerinin de; din, mezhep, ırk, etnik köken, ideoloji veya siyasi görüş ayrımı gözetmeksizin, eşit katılımı benimseyen ve halka fayda sağlayan bu sisteme dahil olmak isteyeceklerine inanıyoruz. Söz konusu STK’lar; kuruluş aşamasından sonra da yönetime katılım için talepte bulunabilecekler. Şirket ortaklarına ciddi indirimler kazandıracak anlaşmalar yapılacağını ve buradaki kazancın bir kısmının “Nuh’un Gemisi” projesine aktarılacağını söylüyorsunuz. Burada halkın kazancı ve yoksul vatandaşlara yapılacak yardımla ilgili somut bir örnek verebilir misiniz? Okuyucularımızın daha iyi anlayabilmeleri için orta ölçekli bir ilçe belediyesi üzerinden gidelim. Okuyucularımız bunu büyükşehir belediyesine zihinlerinde uyarlayacaklardır. 250.000 nüfuslu bir ilçede, belediye tarafından kurulacak olan ilçe A.Ş.’ni örnek olarak alalım. Bu ilçe A.Ş.’nin, ilçedeki hane ve işyerlerinin toplamı kadar, yani ortalama 60.000 ortağı olsun. 60.000 ortaklı şirketimizin, 20.000 aracı olduğunu varsayalım. Serbest rekabet kuralları içerisinde, herhangi bir akaryakıt firmasıyla yapılan anlaşmayla, 1000 araçlı bir şirketin; %14’e kadar indirim alabildiğini biliyoruz. Bu durumda, 20.000 araca sahip olan İlçe A.Ş.’ye uygulanacak indirim oranı %14’ten düşük olmayacaktır. Bu da reelde, ilçe halkının kullandığı benzin-mazot fiyatlarının düşmesi demektir. Piyasadaki farklı kartlarla, %5-%20 arasında indirimler sağlanabildiğini de biliyoruz. Öyleyse, şirket ortakları, aidiyet kartlarıyla; yakıt dışında, gıda, giyim, mobilya, sağlık, eğitim, seyahat v.b. tüm ürün ve hizmet alımlarında bu oranlarda indirim kazanabilirler. Aidiyet kartı indirimlerinden sağlanan kazancın, ortalama %13 olduğunu varsayalım. Bu kazancın %10’u, uygulanan indirimlerle, direkt olarak ilçe halkının cebine gidecek. %3’ü ise “Nuh’un Gemisi”ne aktarılacak. Şimdi aylık harcamalar üzerinden bir hesap yapalım. Türkiye'de kişi başına gelirin devlet verilerine göre 500 doların altında olmamasına rağmen biz, ilçe’nin kişi başına aylık harcamasını ortalama 500 TL olarak kabul edelim. Bu durumda, 250.000 nüfuslu ilçede, ayda harcanan toplam para 125.000.000 TL’dir. Bu harcamaların yaklaşık 50.000.000 TL’lik kısmı aidiyet kartları üzerinden yapılacaktır. Bu durumda, ilçe halkı, kartla yaptıkları alışverişlerden, yılda 60.000.000 TL kazanırken; burada yaşayan yoksul vatandaşlara ise 18.000.000 TL aktarılacaktır. Bu büyüklükte bir ilçenin kaymakamlık fonlarının bile, en fazla, yıllık 2.000.000 TL civarında olduğunu düşünürseniz, burada yaratılan değerin büyüklüğünü daha iyi görebilirsiniz. Diyelim ki, yoksul vatandaşlar için, 18.000.000 TL “Nuh’un Gemisi”nden, 500.000 TL de İlçe Kaymakamlığı’ndan olmak üzere 18.500.000 TL’lik bir kaynak yaratıldı; bu yardımların dağıtımı nasıl yapılacak? Muhtarlar; mahallelerinde, açlık sınırının altında yaşamaya çalışan; işsizleri, yetimleri, şehit ailelerini, gazileri, bakıma muhtaç kimseleri saptayarak, yardımları ulaştıracak. Bu vatandaşlardan, iş gücüne sahip olanların, sistem içinde istihdam edilene kadar desteklenmesi; diğer vatandaşların mağduriyetlerinin ise mahçup edilmeden, sistematik olarak giderilmesinden muhtarlar sorumlu olacak. Çoğunlukla hizmet binası olmayan veya olan binasının giderlerini karşılayamayan muhtarlar; ilçe A.Ş.’nin maaşlı, mahalle yöneticileri olacaklar. Peki, bu ilçe A.Ş. belirli bir hizmet veya ürün için tek bir firma ile anlaşılırsa, tekelleşme söz konusu olmaz mı? Ya da ilçe A.Ş.’nin ortağı olan esnafa, mal veya hizmet sağlayan büyük tedarikçiler birlikte karar alır ve indirim yapmazlarsa ne olur? Her ürün ve hizmet için tek bir firmayla anlaşma yapılması söz konusu değildir. Sisteme üye olan firmalar, hangi ürün ve hizmetler için, ne oranda indirim önerdiklerini sistem üzerinden duyuracaklar. Ortaklar, kendilerine sağlanan indirimleri internet üzerinden takip edebilecekler. Belirli bir ürün veya hizmet için, daha avantajlı olan teklif veya teklifler ise internete ek olarak videoboardlarda da yayımlanacak. Örneğin; bir akaryakıt firması, benzinde %13 indirim sağlarken, diğeri %12, bir diğeri %11 sağlıyorsa; %13’lük indirim sağlayan firmanın teklifi videoboardlarda yayımlanacak ama diğer tekliflere de internetten ulaşılabilecek. Vatandaş, %12’lik indirim sağlayan firmanın hizmetinden daha memnun olup, onu da tercih edebileceğinden tekelleşme söz konusu olmayacaktır. Tedarikçilerin kendi aralarında birleşerek, ilçeye indirim yapmaması ise; serbest rekabet şartlarında mümkün olmayan bir varsayımdır. Ancak diyelim ki bir süreliğine böyle bir durum oldu. Bu durum, kentte yeni firmaların türemesi, yeni zenginlerin oluşması anlamını taşır. Çünkü piyasa boşluk kabul etmez. Bu şekilde, küçüklerin büyüme süresi de hızlanmış olur. Esnaflara yönelik, büyük bir ticaret hacminden söz ediyoruz. Bu durumda, tedarikçilerle indirim pazarlığı yapanlar kendilerine şahsi bir çıkar sağlamazlar mı? Bunu nasıl denetlemeyi düşünüyorsunuz? İlçe A.Ş. görevlileri; ortaklara indirimli ürün satmak isteyen tedarikçileri sisteme dahil eden anlaşmaları yaparlar. Sonraki süreçte; bu tedarikçilerin, sisteme giriş yaparak, ürün ve hizmet bazında önerdikleri indirim oranları direkt olarak, şirket ortağı olan esnaflara duyurulur. Tedarikçi; sisteme üye olurken veya indirim oranı önerirken görevlilerle pazarlık yapmadığı için, şahsi çıkar sağlanması söz konusu değildir. Bununla birlikte; sistem, sonraki etaplarda detaylandırılacak olan “Markadaş” adlı yapı tarafından denetlenecek ve ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilecektir. “Markadaş”; üniversiteden uzmanların, halkın ortak olduğu şirket yönetiminin ve profesyonel bağımsız kurum temsilcilerinin dahil olduğu karma bir denetleme yapısıdır. İndirim pazarlığındaki yolsuzluk olasılığını ortadan kaldırdınız. Peki, ihale yolsuzluklarını tarihe gömme iddianızı nasıl gerçekleştireceksiniz? Nedir şeffaf süreç yönetimi? Belediyenin tüm ihale süreçleri; mahallelere yerleştirilen dev ekranlardan eş zamanlı olarak yayımlanarak, şeffaflaşıyor. Bugüne kadar uygulanan şeffaflık anlayışından farklı olarak, sadece sonuçların değil karar aşamalarının da halkla paylaşıldığı şeffaf süreçte; ihale öncesindeki hazırlık döneminden, işin teslim ve kabulüne kadar tüm aşamalar halkın gözünün önünde gerçekleşiyor. Şeffaflık ihalelerle de sınırlı kalmıyor... İmara açılacak alanlar, yeni yol yapımı, çevre düzenlemeleri gibi belediye tarafından verilen ve halkı etkileyen her türlü karar; henüz fikir aşamasındayken, yönetimde tartışılmaktayken; yalnızca şirket ortaklarının giriş yapabildiği kapalı mekanlardaki dev ekranlardan izlenebiliyor. “Şeffaf Koridor” ile; imar alanı rantı ortadan kalkıyor ve vatandaş; hatalı olduğunu düşündüğü bir girişimin kararı alınmadan önce itiraz edebildiği gibi, belediye ve şirketlerinin kasa hareketlerini “Şeffaf Koridor” ekranından takip ederek, beyaz belediyeciliğin de garantisi oluyor. İmar konusu geçmişken; vatandaşın konut edinebilmesi ve gecekonduların durumuyla ilgili eylem planınızdan da söz eder misiniz? Halkın satın alabileceği koşullarda ve ihtiyacı karşılayacak miktarda konut sağlanması için, kentsel dönüşüm projesi “Galaksi Sistem” ile; alt ve üst yapısıyla birlikte modern bir kent dokusu oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu sistemle; ilçe A.Ş.’nin ortakları, şirket ile anlaşmalı olan müteahhitlerin inşa ettiği çağdaş yaşam alanlarına da ortak olurken; ilçedeki müteahhitler ve kentsel dönüşümün uygulandığı bölgelerdeki konut sahipleri kazanç sağlıyor; vatandaş da kira öder gibi ev sahibi oluyor. “Galaksi Sistem”; her seçim öncesinde “oyu değerli vatandaş” olup, seçim sonrasındasında “işgalci”ye dönüşen ve ağır şartlardaki ecrimisil ödemeleriyle ezilen gecekondu sakinlerinin sorununu da kademeli olarak çözüyor. Öncelikle; ecrimisil ödemesinin, en düşük değerden ve en uygun şartlarda yapılmasını sağlamakla başlayıp; uzun vadede ise ilçe A.Ş.’nin, devletten satın alacağı gecekondu arazilerini gecekondu sahiplerine satmayı içeriyor. Bu sistemde, küçük parselli arsaların imar durumlarının mağduriyet oluşturması da engelleniyor. Kira öder gibi ev sahibi olmak dediniz ama işsiz sayısının hızlıca arttığı günümüzde, vatandaşın kirasını ödemekte dahi zorlandığını biliyoruz. İstihdama yönelik çözümleriniz olduğundan söz ettiniz. Bunları biraz detaylandırabilir misiniz? Şehir enstitülerinde, gençlerimizi, bilişim uzmanları olarak yetiştireceğiz. Sektörde tecrübe sahibi olan eğitmenlerden, pratik ağırlıklı bir eğitim alan gençlerimiz; krizlere rağmen büyümenin sürdüğü dünya bilişim sektöründe yerlerini alacaklar. Vatandaşın, ürün ve hizmetlere kolayca ulaşabildiği çevrimiçi şehir ağının da mimarları olan bu gençler, arkadaşlarıyla birlikte dev bir bilişim kenti oluşturacaklar. Yine, vatandaşların bir arada üretim yaptıkları “Üretim Peronları” ve montaj sanayini evlere sokan “Montaj Evleri” projeleriyle; üretime katılmak isteyen herkese eğitim verilerek, tam veya yarı zamanlı iş fırsatları yaratılacak. Emekliler, evlerine en yakın üretim peronunda veya evlerinde, deneyimlerini kazanca dönüştürecek; aileler, sorumlu oldukları alanda birlikte üretip, gelir elde edebilecekler. Ev hanımları, evde üreten hanımlara dönüşecek ve montaj sanayinin bir parçası olarak para kazanacaklar. Gelir yaratma bunlarla da sınırlı değil... “Açık Pazar” projesiyle; bilgi ve yeteneğiniz olan alanlarda hizmet vererek veya sahip olduğunuz gayrımenkulü, kısa veya uzun bir dönem için kiraya vererek para kazanabilecek veya dilerseniz, yarattığınız değerin karşılığında, “Açık Pazar”da var olan hizmetlerden birinden, örneğin bir eğitimden faydalanabileceksiniz. Pazar dahilindeki kiralama hizmetlerine aracı olan emlak ofisleri, otomobil satıcıları ve kiralama şirketleri de kazanç elde edecekler. Şu ana kadar anlattığınız her şey mantığa uygun ve uygulanabilir görünüyor. Neredeyse inceleyen herkesin, BüyükAile’yi mükemmel bir proje olarak değerlendirmesine rağmen, bir kısmının “bir hayal olarak kalır, uygulanmaz” demesinin nedeni nedir? Buradaki “uygulanmaz” sözü, “Yapılması mümkün ama birileri izin vermez.” anlamını taşıyor. Uygulanmaz olduğuna ikna için çalışanlar, uygulandığında konumlarını kaybedecek, rant dağıtan ve sadece ranttan beslenen bir avuç “işi düzgün”dür. Buna inandırılmaya çalışanlar ise, değişime dair umudu kalmamış, eski düzenin devamının tek çare olduğuna zanneden ve sıkıntı içinde yaşayan vatandaşlardır. Model içindeki tüm sistemlerin uygulanabilirliği ayrı ayrı kanıtlanmış durumda. Belediyecilik, kamu ve özel sektörü bilenler, dünyayı takip edenler, bu modelin uygulabileceğinin farkındalar. Başta da söylediğimiz gibi, tek ihtiyacımız olan, böyle köklü bir değişim için gereken güç ve cesareti sağlayacak “zihin devrimi”dir. BüyükAile zihin devrimiyle ile pahalılığın frenleneceğini; ilçede açlık sınırının altında vatandaş kalmayacağını, işsizliğin gittikçe azalacağını, isteyen herkesin üretime katılacağını, ev sahibi olmanın kolaylaşacağını ve yolsuzluğun ortadan kaldırılacağını anlıyoruz. Peki ya bildiğimiz anlamdaki il ve ilçe belediyeciliği? Belediye başkanları, ekonomik durumumuzu iyileştirirken, yollarımızı kim yapacak? Vatandaşlar, seçimlerden sonra gerçekleşmeyen, belediye başkanı vaatlerinden usandı. Biz, BBP adayları olarak vaatlerle değil, kolumuzun altındaki dosyalardaki BüyükAile projeleriyle geliyoruz. Üstelik, şimdiye kadar söz ettiğimiz projelerin çoğunluğunda; ilçe ve il anonim şirketleriyle kendi bütçemizi kendimiz yaratıyor, belediye bütçesine dokunmuyoruz, hatta bazı projelerde belediyeye kaynak bile sağlıyoruz. İl ve ilçe belediyelerinin uyumlu çalışmaları ve maddi kaynak fazlasıyla uygulayacağımız belediyecilik projeleriyle; Hava, su, toprak ve gürültü kirliliğinden arınmış, çöp sorunu çözülmüş; temiz ve sağlıklı bir çevreye sahip; Yol, kavşak, tretuvar, yağmur ve su kanalları yetersizliği veya düzensizliği, dere yataklarının ıslahı gibi sorunların; bölgenin merkeze yakın veya uzak olması ayrımı gözetilmeksizin, hızlıca çözüldüğü; Toplu taşıma, özel taşıtlar, yayalar ve bisikletlilerin birbirlerinin dolaşım özgürlüğünü kısıtlamadıkları, uyumlu bir ulaştırma alt yapısına sahip; Çağdaş toplu taşıma çözümleri üretilirken; ekmeğini bu hatlardan çıkaran toplu taşımacıların veya kentsel dönüşüm kapsamında olumsuz etkilenebilecek şehirlilerin mağdur edilmediği; Evsiz vatandaşların; beslenme, temizlik, sağlık kontrolü gibi ihtiyaçlarının, kendi alanlarından taşınmadan, Gezici “Sokak İnsanları” araçlarıyla karşılandığı ve “Hayata Transfer Merkezleri” ile sosyalleştirilerek, toplumsal yaşama yeniden kazandırıldığı; Sistemin sağladığı ekonomik ve sosyal iyileştirmeyle; gece-gündüz, sokaklarında güvenle yürünebilen; Engelli vatandaşların, özgürce seyahat edebilecekleri şekilde düzenlenerek, engellilerin önündeki engelleri kaldıran; Pazar esnafının daha iyi koşullarda hizmet verdiği, otoparklı, kapalı pazar yerlerinde; vatandaş alışveriş yaparken, çocuğunun oyun alanında oynadığı; Otoparkın, güven duyulmayan bir rant aracı olmaktan kurtarıldığı; halkın da ortak olduğu, düşük ücretli park alanlarından faydalanılan; Beden ve ruh sağlığını korumaya yönelik spor ve hobi olanakları yaratan; spor organizasyonlarını ve kulüplerini destekleyen; Hobi, kültür ve sanat merkezlerinin, spor komplekslerinin, açık hava spor sahalarının, çocuk parklarının, öğretmen evlerinin; ihtiyaç duyulan sayı ve nitelikte olduğu; Vatandaşların; insan ruhunu besleyen sosyal ve kültürel etkinliklere rahatlıkla ulaşabildiği; Yaşam evlerinde; kimsesizler yaşlılarını sürekli misafir eden, aileleriyle birlikte yaşayan yaşlı vatandaşların ise günlerinin bir kısmını, etkinliklerle, mutluluk ve huzurla geçirmelerini sağlayan; Farklı kültürel ve etnik yapıları, geçmişten günümüze taşıyan çok renkliliği kucaklayan; Kültürel değerlerin korunduğu, tarihi mirasa duyarlı bir mimari ve fiziksel çevre sunan; vatandaşın hayal ettiği, Avrupa standartlarında şehirler ve ilçeleri yapılandırmaya başlamak için 29 Mart’ı bekliyoruz.
Kaynak: TimeTürk