Dalgalanma Türkiye'yi nasıl etkiler?

09/08/2007

Bazı yorumcular, Türkiye'de mortgage piyasası yeni ve küçük olduğu için ABD'de tetiklenen bir bunalımın küresel bir kriz haline dönüşmesi halinde bile Türkiye'nin fazla etkilenmeyeceğini söylüyorlar.

Biz bu kanıya katılmıyoruz. Zira, şüphe edilen ve korkulan durum mortgage piyasaları ile sınırlı bir kredi daralması değildir. Korkulan, kredi sorunun mortgage dışı diğer bireysel kredilere, şirketler ki bunun içinde finans kuruluşları da vardır- kredilerine ve 'soverign' yani ülke hazine kredilerine sirayet etmesidir. Bir kredi daralmasının öncesinde zaten daha belirsiz olan hisse senedi piyasalarında çekilme sancıları başlar. Nitekim bu sancıları biz de yaşıyoruz. Borç piyasalarının da büyük ölçüde sermaye piyasaları tarafından fonlandığı dikkate alınırsa bu piyasalara hâkim olmaya başlayan kötümser havanın doğrudan sermaye girişlerini de etkileyeceği açıktır. Dolayısıyla, eğer iş küresel bir boyuta yayılır ve derinleşir ise Türkiye'nin etkilenmemesi olası değildir. Zira, bir cari açık sorunumuz vardır ve böyle bir sarmalın ilk vuracağı yer şüphesiz burası olacaktır. Bu vuruş da içeride ekonominin daralmasına yol açacak bir sarmalı harekete geçirecektir. Pekiyi, bu kötümser senaryoyu daha az kötümser hale sokacak bir neden yok mu? Var. Ama, o da tamamıyla bizim performansımıza bağlı ve işin can alıcı noktası makroekonomi yönetiminde işi sıkı tutmakta ve cari açık finansmanının olabildiğince devamını sağlamakta yatıyor. Bu mümkün olabilir mi? Kanımızca olabilir. Bildiğimiz gibi dünya çok geniş boyutlu bir likidite bolluğu yaşıyor. Bir kredi sıkışması halinde elbette likidite 'güvenli limanlara' doğru hareket edecek. Ancak, unutmayalım ki, geri çekiliş bazı aktiflerden zararla çıkılmayı da beraberinde getirecek. Dolayısıyla, likidite, genel hacminde bir azalma olsa bile, bu zararı azaltacak getiri peşinde koşmaya devam da edecek. Ancak, bu sefer daha seçici olacak. 'Kimin seçileceğini' de 'kimin iyi yönetildiği' belirleyecek. Zira, böyle bir süreç içinde bazı yükselen piyasa ekonomileri, özellikle yüksek getirili Hazine riskleri ve kendilerini ispatlamış şirketlerin riskleri, gelişmiş ülkelerin yüksek getirili şirket tahvillerinden daha iyi risk olarak değerlendirilebilecektir. Bu savımızı destekleyen bir haber 7 Ağustos 2007 tarihli Financial Times'ta yer aldı. Haberde, yükselen piyasalar ekonomilerine ait tahvillerin kredi piyasalarındaki karmaşadan, en azından bugüne değin, gelişmiş ülke ekonomilerinin 'junk bond'larından, yani yüksek riskli ve 'yatırım yapılabilir' derecesinin altındaki tahvillerden daha az etkilendiği belirtiliyor. Yükselen piyasalar ekonomilerine ait özel şirket tahvillerinin 'spread'leri ABD yüksek getirli tahvillerininkinden çok daha az yükselmiş. 18 Temmuz ile 6 Ağustos 2007 tarihleri arasında, Lehman Brothers'ın ABD yüksek getirili şirket indeksi üzerindeki spread 101 baz puanı artarak 481 baz puana yükselmiş. Buna karşın, yükselen piyasalar ekonomilerinin döviz cinsi şirket tahvilleri indexi üzerindeki spread aynı süre içinde 56 baz puan artarak 251 baz puana çıkmış. Gene, yükselen piyasalar ekonomilerinin döviz cinsinden hazine tahvilleri indeksi üzerindeki spread 43 baz puan artarak 206 baz puana yükselmiş. Dahası, FT rakam vermiyor ama, yerel para cinsinden olan tahvillerin, beklenenin aksine, daha da iyi performans gösterdiği belirtiliyor. Financial Times bu durumun üç nedeni olduğunu belirtiyor: 1) Yükselen piyasalar ekonomileri ABD ekonomisindeki büyümeye geçmişe kıyasla daha az bağımlılar; 2) Bu ülkelerin makroekonomik yönetimleri ve dolayısıyla bilançoları geçmişe kıyasla çok daha iyi; bu nedenle, yatırımcıların gelişmiş ülkelerin yüksek getirili tahvillleri yerine iyi yönetilen yükselen piyasalar ülkelerin yüksek getirili tahvillerine yatırım yapmaları rasyonel bir tercih. 3) (ayrıntısına girmeyeceğimiz) Bazı teknik geçişler. FT, bu teknik geçişlerin süreli olduğunu ve dolayısıyla yükselen piyasalar ekonomilerinin yukarıda bahis ettiğimiz iyimser gelişmeleri sürdürmenin zor olabileceğini de belirtiyor. Ancak, bizim kanımız, FT'nin yukarıda verdiğimiz iki nedeninin kuvvetli olduğu ve makroekonomik istikrar gösteren yükselen piyasalar ekonomilerinin küresel bir sıkıntıdan daha az etkilenebileceği şeklinde. Zira, 'eldeki para, eli yakar.'
Kaynak: Radikal