Kötü kredi her zaman kötü kredidir.

27/11/2007

Küresel ekonominin içinden geçmekte olduğu durum artık bir dalgalanma niteliğini aştı.

İstesek de istemesek de yaşanılan hadise artık bir krize doğru gidiyor. Önce, yüksek riskli mortgage kredisi verenler vuruldu. Sonra, bu kredileri teminat olarak gösterip, bunlardan oluşan paketleri satanlar vurulmaya başlandı. Sonra, bunlara kredi veren veya likidite sağlamayı garanti eden bankalar zora girmeye başladılar. Bir tek üründen (mortgage) dan dolayı koskoca bir yatırım bankası Bear Sterns zora girdi. İcra Kurulu Başkanı işten ayrıldı. Arkasından dünya devi Citibank'ın zorda olduğu anlaşıldı. Onun icra kurulu başkanı da gitti. Durum böyle olunca, baskı başladı, bankalar bu subprime işinden ne kadar içeriye giriyorlar açıklasınlar diye. Dünya devleri, birer birer, ve 'şimdilik' kaydı ile zararlarını açıklamaya başladılar. Öyle anlaşılıyor ki, Goldman Sachs'ın dışında büyük bankaların hemen hepsi bu işten değişik düzeylerde zarar yazacaklar. Böylece, zararın, dolayısı ile de vahim durumun coğrafi kapsamı da genişlemeye başladı. İsviçre'de yılların dev bankası UBS de uçurumun kenarına geldiğini açıkladı. Süreçte genişleyen zarar yalnızca coğrafyada kalmıyor. Başta subprime mortgage olmak üzere, finansal ürün ve hizmetlerin değer zincirinde aktif olan diğer kuruluşları da kapsama alanına alıyor. Bu bağlamda geçen hafta ünlü reasürör Swiss Re de fena hırpalandığını açıkladı. Bu sirayet durumu böyle devam edecek gidecek. Daha, iş, başka aktifleri teminat olarak alan CDO işlerine pek gelmedi. Aslında olan şu : Dünyadaki likidite bolluğu, finans kuruluşlarını ürettikleri hizmet ve ürün dalların değer zincirleri üzerindeki çok sayıda nokta vasıtası ile riski yayarak geniş getiri dizileri üretmeye itti. Ürünün temelinde ise teminat olarak alınan aktif(ler) var. Bu aktif bir subprime mortgage kredisine temel teşkil eden bir ev de olabilir, bir tüketici kredisinin teminatı olan araba da olabilir veya kredi kartı borçları da olabilir. Risk iştahı arttıkça, bankaları satış hacmi ve pazar payı artırma hırsı basar, riski yüksek kişi ve kurumlara kredi verilmeye başlar. İş burada kalmaz, risk fiyatlamasının gerektirdiği ilkeler unutulur, riski yüksek müşterilere de düşük fiyatlar uygulanmaya başlanır. Bu uygulamalar, yavaş yavaş bütün kredi ürünlerine sirayet eder. Örneğin, gevşeme mortgage ile başlar, sonra araba kredilerine, sonra tüm tüketici kredilerine ve kredi kartlarına geçer. Tabii bu arada aynı süreç ticari, KOBİ'sinden başlayıp büyük şirketlere değin ticari ve kurumsal kredilere yansır. Bu durum, şüphesiz, sınır içi ve sınır dışı bankalar arası kredi işlemlerine de yansır. Bu gevşeme ve kötü kredi verme süreci, nasıl coğrafya ve ürün çeşidi kapsamında genişlerse, bunalım, bugün yaşanıldığı gibi, zaman içinde diğer coğrafyalara ve ürün çeşitlerine sirayet edecektir. Bu sirayet sürecinde bankacıların çok bilinen 'sürü içgüdüsü' ile hareket etme nitelikleri de önemli bir rol oynar. Sonuçta, günahınız ne kadar az olursa olsun, siz bu kötü kredi işinden ne kadar uzak kalmış olursanız da olun, olup biten sizi de etkileyecektir. Zira, bankalar, gene 'sürü içgüdüsü' ile kendi içlerine döneceklerdir ve likiditelerini müthiş bir muhafazakârlıkla ve çok hasisçe kullanacaklardır. Elbette ki, ilk kapanacak olan ilişkiler 'kötü kredi' olarak bilinen ilişkiler olacaktır. Kapanan ilişkiler, şüphesiz, yavaş yavaş ama mutlaka çok geniş boyutta reel sektörü de kapsayacaktır. Kötü kredilendirme sonunda başlayan dalgalanmanın ulaşacağı bu durum, adı 'kredi sıkışması' olan ve küresel ekonomiyi yavaşlatacak ve özünde likidite darlığı olan sistemik bir krizden başka bir şey değildir. Biz bankacılar, eskisi ve yenisi ile, iyi biliriz : Kötü kredi dünyanın her yerinde ve her zaman kötü kredidir. Bir gün mutlaka patlar. Kötü krediler de küresel boyutta verilmiş ise küresel kriz boyutunda bunalımlara ve düzeltmelere yol açar. Bu krizden en fazla etkilenecekler 'kötü kredi' damgasını yiyecekler ile dar likiditeye sahip olanlar olacaktır. Türkiye, cari açık sorunu nedeniyle hâlâ 'kötü kredi' niteliğinde bir ülkedir. Durumunu, kötü bütçe uygulamaları ile daha da kötü hale getirmemeye çok özen göstermeliyiz. 2008'i kurtarmanın yolu buradan geçiyor.
Kaynak: Radikal