Kredilerdeki Artış Hacmi ve Gerilim

30/03/2011

Kredilerdeki artış hacmi bankacılık sektörü ile ekonomi yönetimi arasında görüş ayrılığına neden oldu

a55Kredilerdeki artış hacmi konusunda bankacılık sektörü ile ekonomi yönetimi arasındaki görüş ayrılığı bir süre devam edecek gibi görünüyor. Bir taraf mevcut yaklaşımın gözden geçirilmesini, üretim ve istihdama yönelik kredilerin engellenmemesi için bir an önce birşeyler yapılmasını talep ediyor; diğer taraf ise olumsuz küresel koşullar ve büyüyen cari açık nedeniyle kredi hacmindeki artış hızını kontrol altına alacak tedbirlerin önemli olduğunu düşünüyor.

İşin doğası gereği bu çekişme biraz tuhaf görünüyor; normalde genel seçime giden bir hükümetin ekonomi yönetimi bugünkü tavrının tam aksine kredi hacminin artması yönünde mali sektörü zorlaması, bankacıların ise artan belirsizlik ve kırılganlık nedeniyle olabildiğince temkinli olması beklenirdi. Fakat hiçbir şey göründüğü gibi olmadığı için bu konuda da roller değişmiş olabilir!..

Söylemlere bakılır ise iki tarafın da haklı olduğu yönler var; hangi tarafın daha isabetli bir tavır içinde olduğunu anlayabilmek için bir dizi soruya yanıt aramak gerekiyor. 2002 yılı sonrasında kredi hacminde yaşanan dokuz katlık olağandışı artışa rağmen mevsimlik dalgalanmalardan arındırılmış istihdam rakamı neden artmadı?

Yine aynı dönemde kredi hacminde yaşanan büyük artışta üretim ve istihdama yönelik olanların payı nedir? Orta vadede hangi tür krediler cari açığın büyümesinde ve kırılganlığın artmasında daha etkilidir? Gelir dağılımı, rekabet koşulları ve zorunlu ihtiyaç maddelerindeki fiyat hareketlerinde yaşanan olumsuzluklar kredi kalitesi üzerinde etkili değil midir? Benzeri soruların sayısını artırmak mümkün, ancak şimdilik bu kadarı yeterli.

Kredi hacmindeki artışta bireysel kredilerin özel bir önemi vardır, bu tür kredilerin doğrudan üretim-istihdam ve ihracat üzerindeki etkisi sınırlı olup, cari açıktaki tesiri görece yüksektir. Bunların bir miktar kısılması durumunda bir orta yolun bulunması çok zor değildir. Küresel düzeydeki olumsuzlukların bu tür kredilerin kalitesi üzerindeki etkisi yüksektir.

Yine bireysel kredilerde yaşanan artış varlık balonları oluşmasında ve kırılganlığın artmasında daha fazla etkilidir. Akaryakıt fiyatları artarken otomobil kredilerinin rekor kırması, satınalma gücü erir iken bireysel kredilerin kontrolsüz bir şekilde artması normal bir durum değildir. Fakat diğer taraftan bankacılık sisteminin toplam gelirleri içinde bireysel kredilerden elde edilenlerin özel ve vazgeçlimesi zor bir payı vardır.

Kredi hacminin sınırlanması ve bu yolla cari açıktaki tehlikeli yükselişin durdurulması, kırılganlıktaki artışın denetim altına alınması Merkez Bankası kaynaklıdır; ekonomi yönetminden destek bulmuş, ancak mali sektörden beklenen destek henüz gelmemiştir.

Enflasyon ve büyüme beklentileri dikkate alındığında kredi hacminin yüzde 20-25 oranında bile artmasının sıkıntı yaratabileceği ortada iken bu kaba sınıra karşı çıkılması anlamlı değildir.

Küresel kredi krizi sırasında olduğu gibi paranın devir hızının durması veya diğer zamanlarda bireysel kredilerdeki sağlıksız artışın etkisi ile kontrolsüz bir şekilde yükselmesi ciddi bir istikrarsızlık görüntüsü vermektedir. Ya kredileri bol keseden dağıtmak ya da panikleyip geri istemeye kalkmak, bu ikisinin ortasında daha istikrarlı olabliecek bir çizgiyi hedeflememek güvensizlik kaynağıdır. Genel seçimlerden sonra küresel koşullar daha da olumsuzlaşır, enflasyon ve faiz beklentileri daha da bozulur, cari açığın finansman kalitesi sıkıntı yaratmaya başlar ise bankacılar ne yapacaktır? Bu olasılığı düşünüp tedbirli olma zamanı bugündür, zira söz konusu olumsuzluk yaşanmaya başladığında yapılabilecekler oldukça sınırlıdır...

Görüş ayrılığının kaynağının toplam krediler içindeki bireysel krediler dikkate alır isek Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin daha haklı olduğu görülebilir. Gerisi mali sektörün kendi iç sorunudur, kısır rekabet veya alternatifsiz strateji gibi sebepler görece önemsizdir. Bireysel gelirler erir iken bireysel kredilerin kontrolsüz bir şekilde artması yalnız mali sektör için değil, tüm ekonomi için çok ciddi bir sıkıntı kaynağı olabilir.

Mehmet Uğur Civelek

Kaynak: Dünya