Özince: Konut kredileri, tüketici kredisi tanımı içinde yer almamalı

03/12/2007

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, konut kredilerinin, tüketici kredisi tanımı içinde yer almaması gerektiğini, uluslararası uygulamalara uymak için bunun şart olduğunu kaydetti.

Özince, Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Dünya Gazetesi işbirliği ile düzenlenen "Türkiye'de Konuta Erişi Artırmak" temalı "2007 Konut Finansmanı Konferansı"nın açılışında yaptığı konuşmada, konferansın, dünyadaki risklerin ve tehditlerin değerlendirilmesi ve ABD'deki subprime kredilerinin yarattığı sorunların ele alınması açısından önemli olduğunu vurguladı. Dünya ekonomisinde 2000'lerin başında çok istikrarlı ve yukarıya doğru giden bir eğri izlendiğini, finansal sektördeki kredi oranlarının büyüdüğünü ve dik bir grafiğin gözlendiğini belirten Özince, son dönemlerde finansal sektörlerin globalizasyonuna yönelik adımlar atıldığını ve sermaye piyasalarında 2007'de 600 milyar dolarlık bir rakamın söz konusu olduğunu anlattı. Türkiye'nin son 5 yılda uluslararası piyasalardan önemli fonlar temin ettiğini, yabancı yatırımcıların sabit sermaye yatırımlarına ilgisinin arttığını aktaran Özince, bir takım belirsizliklerin ortadan kalkması ve risklerin azalmasıyla birlikte finansal sektörün sağlıklı bir büyüme kaydettiğini söyledi. Özince, Türkiye'de finansal sektörün bankaların egemenliğinde olan bir sektör olmayı sürdürdüğüne dikkat çekerek, sektörün derinleşmesi için ürün çeşitliliğinin şart olduğunu ve bu konuda konut finansmanının da en önemli araçlardan birini oluşturduğunu ifade etti. Konut piyasasındaki hareketliliğin ekonomik gelişme ve demografik yapıdan etkilendiğine işaret eden Özince, 2050'de Türkiye nüfusunun 96 milyona çıkacağı tahmini göz önüne bulundurulduğunda, bunun sektör açısından büyük bir fırsat yaratacağını vurguladı. Ersin Özince, Türkiye'deki konut stoğunun yüzde 38'inin ruhsatsız, sadece yüzde 33'ünün operasyonel veya iskan izni olduğunu, konut binalarının yüzde 60'ının da 20 yaşını geçtiğini kaydederek, "Dolayısıyla finansörler açısından var olan stoğun finanse edilmesi beklenti içinde değildir" dedi. Türkiye'de fon bulma maliyetinin hala yüksek ve çok kısa dönemli bir borçlanma yapısının olduğunu belirten Özince, bunların sistemik bir takım nedenleri bulunduğunu aktardı. Bu nedenlere işaret eden Özince, "Konut kredileri, tüketici kredisi tanımları içinde olmamalı. Uluslararası uygulamalara uymak için bu şart. Ayrıca kusurlu mal ve hizmet konusu ele alınmalı. Bu konu çok net tanımlanmalıdır. Aksi takdirde hali hazırda çok büyük baş ağrısı yaratabilir" şeklinde konuştu. Değişken faiz oranları açısından döviz kuru ve kısa vadeli endekslerin fiyat teşviklerinde kullanılması gerektiğini belirten Özince, ayrıca kentsel dönüşüm projelerinin desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin bu konuda hızlı olmasının şart olduğunu dile getiren Özince, "En iyi uygulamaları almakta da hızlı olmalıdır ki hali hazırda sabırsız potansiyeli tatmin edebilsin" dedi. Özince, 2007 Eylül sonu itibarıyla Türkiye'de konut kredilerinin GSYİH'ye oranının yüzde 5 düzeyinde olduğunu söyledi. Bankalar Birliği olarak İstanbul'un bir finans merkezi olması yönündeki çalışmalara da değinen Özince, bu konuda önlerinde bir yol haritası bulunduğunu ve İstanbul'un, finansal merkez olarak bölgesel adaylığının ortaya koyan göstergeleri hükümete sunduklarını söyledi. "Potansiyel bize kapılar açıyor" IFC Güney Avrupa ve Orta Asya Direktörü Shahbaz Mavadat da bir Dünya Bankası kuruluşu olan IFC'nin misyonunun, sürdürülebilir büyüme noktasında özel sektöre destek olduğunu hatırlattı. Dünyada başta ABD ve Avrupa olmak üzere son dönemde gelişmiş ülkelerde yaşanan ekonomik sorunlara değinen Mavadat, son tutsat (mortgage) krizinin, gelişmekte olan ülkeleri ve yerel piyasaları etkilemediğini, bunun subprime tutsat piyasalarına açık olmamalarından kaynaklandığını aktardı. Mavadat, risk iştahı ve likidite üzerindeki baskıların, borç alma maliyetini yükselttiğine dikkat çekti. Türkiye'de konut kredilerinin GSYİH'ye oranının düşüklüğüne işaret eden Mavadat, "Bu potansiyel, bize birincil ve ikincil tutsat pazarları konusunda inşaat finansmanında kapılar açmaktadır. Türkiye, bu destekleyici iklimi hazırlamakta önemli adımlar attı. Türkiye'deki tutsat pazarı önemli bir yol kavşağında. Türkiye'deki konut sektörü büyük fırsatlar yaratıyor" görüşünü aktardı. Mavadat, son 3 yılda Türkiye'nin konut piyasasındaki yüksek performansının dikkat çektiğini vurgulayarak, bu alanda sürdürülebilir büyüme için geçerli bir sermaye piyasasının olması gerektiğini, bunun olması halinde de uzun vadeli bir borç yapılanmasının mümkün olabileceğini kaydetti. DSP Genel Başkanı Sezer DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ise konuta ulaşma hakkının; gıdaya, sağlık hizmetlerine, adalet ve güvenlik hakkına ulaşmak gibi son derece önemli bir konu olduğunu söyledi. Türkiye'de konuta olan ihtiyacın, konut sektörünün cazibesinin hiç eksilmeden sürdüğünü vurgulayan Sezer, konut ihtiyacı sürerken ve bu ihtiyaç belirlenirken, nüfus hareketleri ile bu hareketlerin bölgeler üzerindeki etkilerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti. Sezer, "Büyük geniş ve kalkınma hamlesine, aynı zamanda planlamaya ihtiyacımız var. Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'de son dönemdeki gelişmeler başı büyüyen, ama gövdesi küçük bir ülkede aslında ekonominin gelişmesine işaret ediyor. Bu sorunu çok iyi değerlendirmeliyiz" görüşünü aktardı. Plansız bir şehirleşme yaşandığını, bunun yerine planlı aynı zamanda estetik bir yapılaşma anlayışının ortaya konması gerektiğini belirten Sezer, konut fiyatlarında son dönemlerdeki artışa da dikkat çekerek, 2002'de 40 bin YTL civarındaki bir konutun, bugünkü fiyatının 100-150 bin YTL'yi bulduğunu ve bu ortamda konut finansmanının önem kazandığını kaydetti. MHP Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan da dar gelirlilere ucuz konut temin edilmesinin ipoteğe dayalı konut finansmanı ile mevcut ekonomik koşullarda mümkün olmayacağını savunarak, "Konut fiyatları çok yüksek. Hükümetin yarattığı yanlış ve abartılı beklentiler fiyatların yükselmesine neden olmuştur. Talep fazlası bir konut yapımı sürüyor. Kredilendirilmesi kontrolsüz bir şekilde yapıyor. Şimdiden bir takım tedbirler alınıyor. Dünyada bazı ülkelerde bu sektöre virüs bulaşmıştır. Umarım bu virüs, ülkemize bulaşmaz" görüşünü dile getirdi.
Kaynak: Dünya Gazetesi