Vatandaş Tasarrufunu Bireysel Kredilere Kullanıyor

20/07/2012

Müşteri tasarruflarının yüzde 81'i bireysel kredilere gidiyor.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekreteri Ekrem Keskin, bankacılık sektörü ile ilgili sıkıntıları dile getirdi. Keskin müşteri tasarruflarının yüzde 81'nin bireysel kredileri gittiğini açıkladı.

Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) ilk yarıyıl değerlendirmesine göre, Haziran'da bireysel kredilerin TL tasarruf mevduatına oranı yüzde 81 olurken, bu, TL tasarrufların yüzde 81'inin bireysel kredi kullanımına gittiği anlamına geliyor.

TBB'nin ilk yarı değerlendirmesi ve beklentileri, Genel Sekreter Ekrem Keskin tarafından düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Türkiye ve uluslararası alandaki gelişmelere yer verilen değerlendirmede, büyüme hızının yıllık bazda ilk yarı sonunda yüzde 5 civarında olduğu, tasarruf açığında yavaş da olsa düşüş görüldüğü, cari işlemler açığının daha düşük, sermaye girişinin de daha yavaş olduğu ifade edildi.

Enflasyonda düşüşün başladığı, yıl sonunda hedefe doğru yaklaşma eğiliminde olduğu vurgulanırken, bütçe açığının geçen yıla göre daha yüksek, hedefin bir miktar üzerinde seyrettiği, kamu borç stokunun GSYH'ya oranının düştüğüne işaret edildi.

Bankacılık sektöründe faiz oranlarında yatay seyir gözlenirken, eğilimin aşağı yönlü olduğu, para piyasalarının geçen yıla göre daha istikrarlı bir seyir izlediği, para talebindeki artışın yavaş olduğu ve GSYH'ya oranının düştüğü belirtildi.

Değerlendirmede, zorunlu karşılıkların bir bölümünün yabancı para olarak tutulmasının TL üzerindeki baskıyı hafiflettiği, likiditeye katkı sağladığı ve bilançoyu etkilediğine dikkati çekilirken, bankacılıkta aktif büyümesinin reel olarak oldukça hızlı yavaşladığı, özellikle tüketici kredilerinde kredi büyümesinin yavaşladığı kaydedildi.

Faiz Oranları Yatay Seyrediyor Eğilim Aşağı Yönlü

Tahsili gecikmiş alacak oranında düşüşün durduğu ve yukarı yönlü baskının olduğu belirtilirken, TL mevduatındaki artışın yavaş, yabancı para mevduatında ise artışın daha hızlı olduğu, mevduatın vadesinin 3 ay düzeyinde kaldığı, tahvil ve bono ihracının hızlandığı, kar hacminin yeniden artmaya başladığı, sermaye yeterliliği rasyosunun sınırlı da olsa düştüğü, Basel II uygulamasının etkisinin sınırlı olacağının tahmin edildiğinin altı çizildi.

Fonlama faizinde eğilimin aşağı yönlü olduğu, reel faiz oranının son çeyrekte yükseldiğine işaret edilirken, hem kredi faiz oranları hem mevduat faiz oranlarının yatay seyrettiği, eğilimin her ikisinde de aşağı yönlü olduğuna dikkati çekildi.

Merkez Bankası Politikasında Bir Miktar Esneme Olabilir


Merkez Bankası'nın geçtiğimiz Eylül ayından itibaren, son üç çeyrekte daha sıkı para politikası izlediğinin altı çizilen değerlendirmede, sonraki dönemlerde bu eğilimin daha dalgalı, ama istikrarlı bir görünüm sergilediği, son zamanlarda aşağı yönlü bir eğilimin olduğu, bugünkü Merkez Bankası toplantısından da bir miktar daha esnemenin olabileceği yönünde beklenti bulunduğu ifade edildi.

Bilanço büyümesinin yavaşladığının altı çizilen değerlendirmede, bilanço dağılımının oldukça hareketli olduğu, 2012 Mayıs itibariyle likit değerlerin payının azalarak yüzde 13, menkul kıymetlerin payının azalarak yüzde 22 olduğu, kredilerin payının ise büyüdüğü bildirildi.

Kredilerdeki büyüme hızının yavaşlamasına rağmen aktifteki diğer kalemlere göre daha hızlı büyüdüğü, yüzde 58'lik payın bankacılık sistemi açısından son yıllarda gerçekleşen ''en yüksek düzey'' olduğu vurgulanırken, bankaların kredi verme politikalarıyla ilgili eleştirilerde bu göstergenin çok dikkatle değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

TL Tasarrufların Yüzde 81'i Bireysel Kredilere

Tasarruf ve bireysel krediler arasındaki geçişe işaret edilen değerlendirmede, Haziran'da bireysel kredilerin tasarruf mevduatına oranının yüzde 56 olduğu, bireysel kredilerin TL tasarruf mevduatına oranın ise yüzde 81 olduğu, yani TL tasarrufların yüzde 81'inin bireysel kredi kullanımına gittiğine dikkati çekildi.

Performans göstergelerine bakıldığında ise tahsili gecikmiş alacakların kredilere oranının Mayıs 2012 itibariyle yüzde 3 civarında olduğuna işaret edilirken, özkaynakların toplam aktiflere oranının yüzde 12'ler düzeyinde devam ettiği, net kar/özkaynak karlılığının yüzde 13,6, net kar/toplam aktif oranının ise yüzde 1,7 düzeyinde olduğu belirtildi.

Kredilerde kurumsal ve bireysel kredi oranlarının dağılımının Mayıs itibariyle aynı olduğu ifade edilirken, geçen yılın Haziran ayı itibariyle yüzde 14 olan kredi büyümesinin bu yılın aynı döneminde yüzde 10'da kaldığı, bireysel krediler geçen yılın ilk yarısında yüzde 19 büyürken, bu yılın ilk yarısında yüzde 8 büyüdüğü bildirildi.

Sorunlu Kredilerde Yukarı Yönlü Baskı Daha Fazla Hissedilecek

Kredi riskine bakıldığında sorunlu kredilerin toplam kredilere oranındaki düşüşün bu yılın ilk yarısında durduğu, hatta KOBİ ve tüketici kredilerinde yavaş da olsa bir artış olduğu (sırasıyla 3,2'den 3,3'e ve 1,9'dan 2'ye çıktı), kredi kartlarında aşağı yönlü eğilimin devam ettiği kaydedildi.

Ekonomik yavaşlamanın sorunlu krediler üzerinde baskı yaptığı, ancak bunun beklenenden daha az olduğu yönünde bir beklenti bulunduğu ifade edilen değerlendirmede, ikinci yarıda yukarı yönlü baskının daha fazla hissedileceğinin tahmin edildiğine dikkati çekildi.

Bankalar Riskleri Daha İyi Fiyatlamaya Başladı

Bankaların özkaynak karlılığının reel olarak daha iyi olduğu, bankaların riskleri daha iyi fiyatlamaya başladıkları, kredi hacmi büyüme hızı düşse dahi, faiz marjları sayesinde daha olumlu etkinin söz konusu olduğu vurgulandı.

Sektörde çalışan ve şube sayısının arttığı, ancak 2011'e göre daha yavaş bir seyir izlediği belirtilirken, Haziran sonunda istihdamın 183 bin kişiyi, şube sayısının kalkınma bankaları dahil 10 bini geçtiği ifade edildi.

İkinci yarıdan beklentilerde tasarruf dengesinde iyileşmenin sürmesi gerektiğinin altı çizilirken, büyümenin yüzde 4 civarında olmasının beklendiği, son aylarda gözlenen sermaye hareketlerindeki eğilimin büyümeyi yukarı yönde etkileyeceği, para politikasında kontrollü bir gevşeme beklendiği, mevcut koşullarda kredi büyümesinin yüzde 15-18 olması, yıllık karın yüzde 10 artması, özkaynak karlılığının ise yüzde 13,5-13,8 civarında olmasının öngörüldüğü bildirildi.

Gündemdeki Konular


Sektörün gündemindeki konulara da değinilen değerlendirmede, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'ndaki değişikliklere uyum sürecinin söz konusu olacağı, özellikle Borçlar Kanunu'nun bankacılığı ilgilendiren bölümlerinin bankaların aktif kalitesini olumsuz yönde etkileyeceğinin düşünüldüğüne dikkati çekildi.

Önümüzdeki dönemde dünya ekonomisindeki toparlanmayla birlikte ipotekli konut finansmanında ikinci piyasanın oluşturulmasının çok önemli olduğu, konuya ilişkin raporun hazırlandığı ve bu yöndeki çalışmaların sürdüğü de belirtildi.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekreteri Ekrem Keskin, SPK'nın Kurumsal Yönetim İlkeleri Tebliği ile ilgili ''Uluslararası düzenlemelerde bu konuda öngörülen hususların birçoğu BDDK'nın Kurumsal Yönetim İlkeleri Yönetmeliği'nde var. Dolayısıyla, bu konu onlar dikkate alınarak yeniden değerlendirilmelidir'' şeklindeki önerilerini sunduklarını ve ikinci yarıda konunun ele alınabileceğini bildirdi.

Keskin, TBB tarafından hazırlanan ''Bankacılık Sektörü 2012 İlk Yarıyıl Değerlendirmesi''ni açıkladığı basın toplantısında soruları yanıtlarken, Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) Kurumsal Yönetim İlkeleri Tebliği'nin bankalar için uygulanmasının 2013'e ertelendiğini hatırlattı.

Bu konuda SPK Başkanı ve yöneticilerin bankalardan görüş beklediklerini, Tebliğ'de gelen görüşlerle birlikte Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile de görüşerek bir düzenleme olabileceğinin sinyalini verdiklerini ifade eden Keskin, önerilerini SPK'ya sunduklarını bildirdi.

Keskin, ''Önerimiz şu; uluslararası düzenlemelerde bu konuda öngörülen hususların birçoğunun BDDK'nın Kurumsal Yönetim İlkeleri Yönetmeliği'nde var. Dolayısıyla, bu konu onlar dikkate alınarak yeniden değerlendirilmelidir' dedik. Önerilerimizi çok yakın bir zamanda gönderdik. Bize 'ikinci yarıda ele alacağız' demişlerdi'' diye konuştu.

Tedirgin Eden Genel İşler Şartlarıyla İlgili

Borçlar Kanunu'nda ise bankacılık sektörünü ilgilendiren iki önemli konu bulunduğunu, bir tanesinin genel işlem şartları olduğunu ifade eden Keskin, şöyle konuştu:

''Düzenlemede bankaları tedirgin eden konu şu; genel işler şartlarında diyor ki 'Müşterinizle oturun, kredi sözleşmesini detaylı olarak çalışın. Müşteriniz bu sözleşmenin her bir maddesini kabul ettiğine dair size teyit versin. Bunlar yapılsa dahi sözleşmede müşteri aleyhine olan maddeler geçersiz sayılır.' AB uygulamalarında birçok ülkede genel işlem şartları tacirler arasında uygulanmıyor.

Uygulanan ülkelerde ise 'Eğer sözleşmede karşı tarafın durumunu olağanüstü olumsuz etkileyecek bir madde varsa...' diyor. Dolayısıyla bankacılık sektöründe bu konudaki itirazların kaynağı şu; bankaların alacaklarını tahsil etmesini düzenleyen yasalar çok uzun sürelerde yanıt veriyor.

Bir tacir genel işlem şartlarına uygun olarak sözleşmesini yapmış, ama karşı tacire zarar verecek bir madde var, buna rağmen tacirler kabul etmişler. 'Bu bana zarar verdi, bu sözleşmenin bu maddesi geçersizdir' dediğinde geçersiz hale geliyor. Bu nedenle fevkalade olumsuz. Bir yandan bankaların sermaye yeterliliğinin yüksek olmasını, bilançolarının dengeli, aktif kalitesinin yüksek olmasını istiyoruz. Ama bir yandan aktif kalitesini olumsuz etkileyebilecek bir düzenleme olarak bu hususu gündeme getiriyoruz.''

Kefalet Sözleşmesi

İkinci unsurun kefalet sözleşmesi olduğuna dikkati çeken Keskin, ''Kanunla '10 yıldan daha uzun vadeli kefaletler geçersizdir' dendi. Şu anda diyelim ki 15 yıllık kredi verdiniz ve 15 yıllık kefalet aldınız. Bu kanunla birlikte 15 yıllık kefalet geçersiz oluyor'' şeklinde konuştu.

Bu durumda sözleşmeye imza atan tarafla yeni bir kefalet sözleşmesi yapılabileceğini, ancak 'vermem' demesi halinde kredinin kapatılacağını kaydeden  Keskin, ''Şu anda bankalar harıl harıl bu konularla uğraşıyor ve bu konuların yaratacağı sonuçlarla ilgili çalışıyor'' dedi.

Hizmeti Alan Bedeli Ödemezse Almayanlar Öder

Ekrem Keskin, bankaların verdiği hizmetler karşılığında aldıkları ücretlere ilişkin bir soru üzerine, bankacılık sektöründen hizmet alanların bu hizmetin bedelini ödememeleri halinde bunun bedelinin bu hizmeti almayanların ödeyeceği, yani hizmetin bedelinin ücret halinde ödenmemesinin bankalara faiz marjı olarak yansıyacağı şeklinde sektörde bir yaklaşım bulunduğunu söyledi.

Bundan dolayı faizin yüksek olmasının yatırımı, istihdamı ve üretimi olumsuz etkileyeceğine dikkati çeken Keskin, hizmet alanın kendi aldığı hizmetin bedelini ödemesinin doğal bir unsur olduğunu ifade etti.

Zorunlu Karşılıklara Faiz Verilmesi Talebimiz Devam Ediyor


İpotekli konut finansmanında ikinci piyasanın oluşturulması için raporun da hazırlandığını, bu konudaki çalışmaların sürdüğünü hatırlatan Keskin, Türkiye'de uzun vadeli kaynak bulunmadığını, şu anda uluslararası piyasaların son geldiği noktanın  konut finansmanına dayalı ihracı henüz mümkün kılmadığını, ancak bu dönemin hazırlıklar için uygun olacağını vurguladı.

Keskin, bir soru üzerine, bankaların zorunlu karşılıkların düşürülmesi ve zorunlu karşılıklara faiz verilmesi talebinin devam ettiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak: Haber 7