Yerli bankalar istekli yabancılar çok nazlı

24/11/2008

Bankaların kredi verip vermemesi tartışması, uzun sürecek gibi görünüyor.

Bu konuda daha net bir görüşe varabilmek için geçen hafta, ‘adı bende saklı’ bazı işadamlarından bankalara not vermelerini istedim. Bu işadamları, öncelikle kredi almakta hiç zorlanmadıkları (rekabeti bozmamak amacıyla isim vermiyorum) bankaların adlarını ilettiler ve onlara “geçer not” verdiler. İstanbul’daki bazı şube müdürlerinin, kredi süreleri dolan çoğu müşterilerini bizzat davet ederek, “Size ihtiyacınız varsa hemen kredi vermeye hazırız” dediklerini de anlattılar. Büyük ve orta ölçekte yerli çoğu bankadan memnun olan bu işadamları, yabancı ve yabancı ortaklı bankalardan ise genellikle çok şikayetçi oldular, onların kriz sürecinde ‘iyi sınav’ veremediğini ifade ettiler. KOBİ bankası olmakla övünen bazı yabancı bankaların, kredi isteyince bu samimiyeti göstermediğini de dile getiren işadamları, “Onların da işinin zor olduğunu biliyoruz ancak konuşmaktan bile kaçınıyorlar” diyorlar. Bu arada, müşterilerle bankalar arasında mahkemelik durumlar da gündeme gelmeye başlıyor. Bir işadamı, yıllardır çalıştığı bir büyük yabancı bankanın kredi anlaşmasını yenilememesi üzerine, bu bankayı anlaşmaya uymadığı için mahkemeye vereceğini söyledi. Aldo Bey, hem öfkeli hem kızgın! Aslında çoğu zaman, pozitif, sevecen ve çözüm üreten biridir Aldo Kaslowski. Zamanını, sahibi olduğu Organik Holding’den çok TÜSİAD’la ilgili işlerde, AB lobiciliğinde ve sivil toplum örgütlerinin gelişmesinde harcar. TÜSİAD’ın Uluslararası (İnternational) Başkanı Kaslowski’yi şu sıralar, hem öfkeli hem de kızgın görüyorum. Küresel kriz canını sıkıyor! Ondan da fazla, Türkiye’deki kafa karışıklıkları ve krize karşı alınması gereken önlemlerin geç kalması canını sıkıyor. Aldo Bey, işte Başbakan, IMF ile anlaşma olacağını ve bir paket açıklanacağını söyledi, artık rahatlayın! Yoksa, öfkenizi artıran ‘başka’ nedenler mi var? Bunların bazılarını, bana anlattınız. Şu koşullarda yazmam doğru olmaz. Bence, siz AB Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn’le buluşmalısınız. Ortada üyelik adına ‘fol yok, yumurta yokken’, neden Rehn, üyelik olsa bile Türk işçilerinin serbest dolaşımının mümkün olamayacağını söyledi! Aldo Bey, şu yaşlı, çifte standartlı Avrupa’nın yaşına bakmadan genç Türkiye’ye yaptıkları reva mı? Özince ile Arıkan arasında frekans farkı mı var İ ş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, başından bu yana küresel krizi değerlendirmeleriyle dikkati çekiyor. Dersine de iyi çalışıyor! Bir toplantıda, kendisini dinleyenlere, krize karşı hangi tedbirleri almaları gerektiğini anlatırken, çok çarpıcı bir örnek verdi: “Belki, böyle büyük bir krizin geleceğiyle ilgili birtakım belirtiler vardı. Ancak, yine de bu boyutta olacağını öngörmek zordu. Örneğin, iştirakimiz Şişecam, krize 450 milyon dolarlık bir rakam gibi çok büyük bir yatırımla yakalandı. Ne yapalım devam edeceğiz, kriz olsa da hayat devam ediyor.” Şişecam’ın, dünyanın en büyük 15 şirketi arasında olduğunu düşünürsek, Özince’nin söyledikleri çok önemliydi. Acaba, Şişecam’ın yönetimiyle yatırım konusunda görüş farklılığı mı vardı? Geçenlerde Şişecam’ın Avrupa’nın ikinci en büyük cam eşya mağazacılık markası Paşabahçe’nin birlik, beraberlik ve bereketi simgeleyen “Aşure” konseptli özel koleksiyonunun Aya İrini’deki tanıtım gecesine katıldım. Genel Müdür Doğan Arıkan’la bu konuyu konuşmak istiyordum. Özince ile Arıkan’ın aynı frekansta olup olmadığını anlamak lazımdı. Arıkan, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” çizgisinde olan bir profesyoneldir ve ne demeç vermeyi sever ne de konuşmayı. Davetten sonra biraz sohbet ettik. Özince’nin söylediklerini hatırlattım. Değerlendirmesini şöyle yaptı: “Ersin Bey’le bu konuyu görüştük. Şişecam’ın krize rağmen yatırıma devam etmesini, öteki firmalara örnek olarak gösterdiğini söyledi. Doğrudur, 2001’de de tıpkı bugünkü gibi yatırımlara devam etmiştik. Kriz bittikten sonra da bunun meyvelerini topladık. Şişecam, küresel ve bölgesel anlamda güçlü bir Türk şirketi haline dönüştü. Likiditenin bol olduğu süreçte Rusya ve Bulgaristan başta olmak üzere çevre ülkelere ve yurt içine de büyük yatırımlar yaptık. Bursa Yenişehir’de 1 milyar dolarlık yatırımı bitirdik. Şu anda Mersin’de 80 milyon dolarlık bir yatırım sürüyor. Fazla büyük olmasa da başka yatırımlarımız da var.” Anlayacağınız Arıkan’ın yatırımdan vazgeçmeye niyeti yok. Aşure’yi yapan işçi de çıkarmaz! Doğan Arıkan’ın gündeminde işçi çıkarmak var mıydı? Yoktu. “Hayır, toplam 25 bin işçi çalıştırıyoruz, hiçbirini çıkarmayı düşünmüyoruz” dedi. Herhalde, camın sihirini kullanıp, birlik, bereket ve azı paylaşıp çoğaltma adına ‘Aşure koleksiyonu’nu yaratanlar, işçi de atmamalı değil mi? Arıkan, krizi ve Aşure’yi birleştirip bakın neler söyledi: “Şimdi kriz var diye, artık her yıl geleneksel hale gelen özel koleksiyon yapımını kaldırsaydık mı? Bu koleksiyon sadece bizim için değil, Türkiye için de bir prestij oluyor. ‘Aşure’ için çok çalıştık. Ve krize karşı da mesaj verdik.” Gerçekten çok güzel ürünler yaratılmış. Gülsüm Azeri’nin en sevdiği parça olan aşure kazanı, camla bambaşka bir tasarıma dönüşmüş. Meraklılarına not: 150 ile 1.200 lira arasında satılan birbirinden güzel kaseler, vazolar, tombaklardan satın alıp, geleceğe yatırım yapabilirsiniz.
Kaynak: Bugün