Yüksek faiz Türk Lirası’nı “Kral para” yaptı

20/09/2007

Bizim Merkez Bankası’nın yaptığı “faiz indiriminden” sonra, ABD Merkez Bankası da (FED), beklenenin üzerinde faiz indirimi yaparak, piyasalara “güven” aşıladı

FED’in, dünyayı etkisi altına alan “mortgage krizi”nin önüne geçmek için, yüzde 5.25 düzeyinde olan, gösterge faizini, yaptığı 0.5 puanlık indirimle yüzde 4.75’e çekmesinin yarattığı güven havası, dış piyasalarda olduğu gibi Türkiye’de de olumlu etki yarattı. Borsa fırladı, dolar ve faiz düştü. Amerika’da yüzde 4.75 olan faiz bizde, Merkez Bankası’nın uzun bir aradan sonra gittiği 0.25’lik mini indirimle yüzde 17.25 oldu. Daha doğrusu biz yine “rekor kırmış” durumdayız. Her zaman yazdığımız gibi bu “yüksek faiz” bir sürü yararının yanı sıra, bir sürü “tehlikeyi” de içinde taşıyor. Bizim yüzde 17.25’lik gecelik faiz, dünya ülkeleri arasında zirvede bulunuyor. Bu kadar yüksek faiz verilince, “carry trade”cilerin, yani “düşük faizli piyasalardan borçlanıp, yüksek faiz veren piyasalarda değerlendirenlerin” de gözdesi bir ülke oluyoruz. Merkez Bankası gecelik faiz oranında Türkiye’yi yüzde 14.25’le İzlanda, yüzde 11.25’le Brezilya, yüzde 10’la Güney Afrika izliyor. Diğer belli başlı ekonomilerde ise söz konusu oran yüzde 10’un altında. Mısır’da bile yüzde 8.75, Yeni Zelanda’da yüzde 8.25, Avustralya’da yüzde 6.5, İngiltere’de ise yüzde 5.75. Merkez Bankası gecelik faiz oranının en düşük olduğu yer Japonya. Japonya’da gecelik faiz oranı yüzde 0.50. Böyle olunca da, carry trade yapanların en fazla borçlandığı ülke Japonya oluyor. Japonya’da yüzde 0.50 ile borçlananlar, Japonya’dan aldıkları paraları Türkiye’ye getiriyorlar ve yüzde 17.25 gelir sağlıyorlar. Yüksek faizin bir faydası da, bir zamanlar “dandik para” denilen Türk Lirası’nın dünyanın en değerli paralarından biri olmasını sağlamasıdır. Bu “dandik para” lafını ilk kez, sevgili dostum, ekonomi profesörü, Asaf Savaş Akat kullandı ve hemen Türk Lirası bu şekilde adlandırılmaya başlandı. Nasıl başlanmasın ki, Türkiye ekonomisi krizden krize giriyor, paramız pula dönüyordu. Bir ülkede ekonominin gidişiyle, o ülkenin parasının gidişi tamamen o ülkenin yönetimine bağlı bir şey. Türk Lirası’nın “dandik para” olarak adlandırıldığı dönemde, Bülent Ecevit’in başkanlığında bir koalisyon tarafından yönetiliyorduk. Üç partili koalisyona “dördüncü ortak” olarak Amerika’dan Kemal Derviş gelmişti. Türkiye, tarihinin en acı döneminden birini o zaman yaşadı. Onların döneminde Türk halkı “eziyet çekti, yokluk yaşadı, mutsuzluk yaşadı.” Türkiye 3.5 yılda 40 yıl geriye gitti. Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) 187 milyar dolardan, 148 milyar dolara geriledi. Kişi Başına Milli Gelir 2 bin 900 dolardan 2 bin 160 dolara düştü. Ekonomimiz İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük küçülmeyi yaşayarak, büyüme oranı eksi 9.4 oldu. İç ve dış borç 207 milyar dolara çıkarak “dünyanın en borçlu ülkesi” olma haysiyetsizliğini yaşadık. Türk Lirası, bir “rekor” kırarak Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer alma başarısı gösterdi. Bu haberi yazan gazetede, “Gurur duyulacak bir şey olmasa da Türk Lirası da, Guinness’ten nasibini aldı. 2001 yılında 112 ülke para birimi arasında, “en değersiz para” olarak kitaba girdi.” diye yazıldı. Allah’a şükür o yönetimden kurtulduk, ekonomimiz iyi günlere doğru hızla ilerliyor. ABD Merkez Bankası’nın, “mortgage krizi”nin önüne geçmek için, faizleri yüzde 4.75’e çekmesinin yarattığı güven havasıyla birlikte, dolar, içerde de dışarda da düşüyor ve bizim bir zamanlar “dandik para” olan Türk Lirası karşısında havlu atıyor. Paramız değer kazanıyor, dünyanın değerli paralarından biri oluyor.
Kaynak: Bugün