Başçı: Yüzde 25’lik Büyüme Krediler için Çok İyi Bir Büyümedir

20/03/2012

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ”Türkiye’de problem, ’krediler başlasın, krediler canlansın’ problemi değildir.Yüzde 25’lik büyüme krediler için çok iyi bir büyümedir.Bugün Çin bile yüzde 25’lik kredi büyümesini sağlayamıyor” dedi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ”Türkiye’de problem, ’krediler başlasın, krediler canlansın’ problemi değil. Krediler çok hızlı artıyor, aşırı bir borçlanma eğilimi var. O eğilimi biz makul seviyeye çekelim dedik. Yüzde 25’lik büyüme krediler için çok iyi bir büyümedir. Bugün Çin bile yüzde 25’lik kredi büyümesini sağlayamıyor” dedi.

Başçı, ”Para Politikaları” konulu seminerde yaptığı konuşmada, geçen yıl çok hızlı bir borçlanma ve işlerin iyiye gideceği beklentisiyle her türlü harcamada önemli artış olduğunu söyledi.

Burada bir miktar fren mekanizmalarını kullanmanın doğru olacağını düşündüklerini ifade eden Başçı, ”Çünkü dünya çok karışık, ilerde ne olacağını bilmiyoruz. Çok hızlı girmeyelim bu ortama diye özellikle 2011’in ilk başlarında önemli ölçüde sıklaştırıcı önlemler aldık. Bunlardan en önemlisi zorunlu karşılık oranlarındaki ciddi artış ve BDDK’nın aldığı kredi piyasasına yönelik sıklaştırıcı standartları yükseltici ihtiyati önlemlerdi. Bunlar etkisini gösterdi” dedi.

Başçı, Avrupa borç krizi başladıktan sonra bir miktar rahatlatıcı önlem aldıklarını, zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirim yaptıklarını belirterek, şöyle devam etti: ”BDDK’da yıl başından itibaren karşılıklarla ilgili bir miktar rahatlatıcı düzenleme yaptık. Kredilerle ilgili gerekli tedbirleri alabiliyoruz. Merkez Bankası kontrolünde döviz kurlarıyla ilgili Türk Lirası’nda değerlenme baskısını kesinlikle istemediğimiz için 2010 yılının sonlarında faiz koridorumuzu aşağı doğru esnettik. Faiz oranlarında aşağı doğru oynaklık verdik, bir miktar da faiz indirimi yaptık. Bunların sayesinde Türk Lirası’ndaki aşırı değerlenme baskısı kalktığı gibi bir miktar değer kaybı yaşandı ki; bunu iç talep dış talep dengelenmesi, ihracat açısından, ithalatın cazip olmaktan çıkarılması açısından yaptık. Daha sonra Avrupa borç krizinin başlamasıyla birlikte aşağı yönde esnekliği ortadan kaldırdık. Faiz koridorunu daralttık, daha sonra da yukarı yönde genişlettik.

Türkiye’de problem, ’krediler başlasın krediler canlansın’ problemi değil. Krediler çok hızlı artıyor, aşırı bir borçlanma eğilimi var. O eğilimi biz makul seviyeye çekelim dedik. Yüzde 25’lik büyüme krediler için çok iyi bir büyümedir. Bugün Çin bile yüzde 25’lik kredi büyümesini sağlayamıyor henüz. Kredilerle ilgili ciddi bir yavaşlama oldu. Şu an trend olarak yüzde 20’ye yakın bir yerdeyiz. Son 12 aya baktığımızda kademeli bir şekilde 15’e doğru her halde gideceğiz. Sıklaştırma tedbirleri o anlamda başarılı oldu.” -İmkansızlık üçgeni...- ”Kamuoyunda Merkez Bankası imkansızı yapmaya çalışıyor” şeklinde yorumlar çıktığını dile getiren Başçı, ”İmkansızlık üçgeni diye bir üçgen vardır. Bu üçgenin dışına çıkamazsınız. Biz de bu üçgenin dışına çıkmaya çalışmıyoruz. Üçgenin köşesinde olmaktansa, yani faiz oranları tamamen sabit kurlarda bir azalma var. Yerine faiz oranları bir miktar oynak, kurlar daha az dalgalanıyor. Bu bir politika tercihidir. Bu yapılabilir. Pek çok ülke bunu yapmıyor ama biz yapıyoruz, farkımız burada. Mümkün olan bir şeyi yapıyoruz. Pek çok ülkenin yapmadığı bir şey. Bu da bir avantaj” dedi.

Başçı, cari açık konusunun çok konuşulduğunu belirterek, şunları kaydetti: ”Temel sürükleyici küresel ve parasal genişleme. Dolayısıyla dünyada bol ucuz ve yabancı para cinsinden borç niteliğinde imkanlar var. Bu imkanlar Türkiye’de finansman tarafından sürüklediği bir cari açıkta açılmaya yol açtı. 2010 yılının sonlarından itibaren dikkat ederseniz finansman kalitesi o açıdan zayıfladı. Portföy ve kısa vadeli payı o yüzden arttı. Aşırı borçlanma eğilimi bir miktar frenlendi. Finansman yapısı iyileşmeye başladı ve doğrudan yatırımlarla uzun vadenin payı artmaya başladı. Bir miktar daha artarsa memnun olacağız ama gidişat olumlu. Cari açıkla ilgili yavaş ve kademeli bir düşüş öngörüyoruz.”

Kaynak: Milliyet