Bu defa da sicil affı

07/01/2009

Seçim yaklaştıkça, AKP hükümetinin "af"ları bitmiyor.Önce SSK affı, ardından vergi affı, şimdi de sicil affı.

Şevket Sürek | Yorum Sıradaki? Öyle ya, SSK primini bin bir zorlukla verebilen; vergisini borç harç ödeyebilen dürüst mükellef cezalandırılırken çeki karşılıksız çıkan, senedi protesto olan, banka kredisini ve kredi kartı borcunu ödemeyenler sicil affıyla "aferin" denilerek ödüllendirilecek. Yarattıkları mağdurları bir yana koyalım, af kıyağından faydalananlara bakalım. Sanılıyor ki, bu kişiler kara listeden çıkartılınca pirüpak olacaklar.Bankalar bu kişilere hemen çek defterleri verecekler. O çekler piyasalarda kabul görecek, senetlerine itibar edilecek, kredilere boğulacaklar, yeni kredi kartları alabilecekler. Böylece, piyasalara hareket gelecek! Af sonrasındaki trafiğin böyle işleyeceğini sananlardan birisi de Sanayi Bakanı Çağlayan. Bu haltları işleyenler Sayın Bakan'a göre mağdurdurlar. Çağlayan, borçlarını ödemelerine rağmen kara listeden silinmediklerinden şikâyetle, bu durumdan mustarip olanların beklentilerinin yoğunlaştığını, finans kaynaklarına ulaşımlarının engellendiğini düşünüyor. Hatta, daha da ileri giderek, "2003 yılında yapılan affı bankalar uygulamadı" diyerek faturayı bankalara çıkarıyor.Geçmişi sabıkalı işadamına, bankalar da tavır koyar, piyasalar da. Sayın Çağlayan'ın iş âleminin içinden gelen bir bakan olarak, muteber işadamının piyasalara verdiği güven ve itibarla iş yapabileceğini bilmesi gerekir. Bu gerçeği 1.5 yıl gibi kısa bir sürede unutmuş olmasıkendi adına bir eksi değerdir. AKP hükümetinde iki sayın bakan vardı ki söylediklerini önemserdim.Bu bakanlardan biri Sayın Unakıtan, diğeri ise Sayın Çağlayan'dı. Çünkü, her iki bakanın da iş hayatının içinden gelmiş kişiler olma özellikleri vardı. Bu özellikleriyle iş âlemi için de birer kıymet olmalıydılar. Olamadılar.Ceylan derisi koltuğa oturunca, değişmeseydiler bu özellikleri bir anlam ifade edecekti. Değiştiler. Unakıtan sıklıkla, "Ben özel sektörden geliyorum" dedikçe, kayıtdışını halletmesinibekledik. Halledemedi...Kayıtdışılığınsadece yüzde 30'unu becerebilseydi ne IMF'ye ne de Dünya Bankası'na el açacaktık. Beceremedi. Gerçekten özel sektörden geliyorsa kayıtdışılığın nasıl yapıldığını da nasıl önleneceğini de vergi yükleri altında nasıl ezildiklerini de pekâlâ bildiğini düşündük. Yanıldık. SSK prim ve vergi aflarını çıkararak vergilerini, primlerini ödeyenlere yamuk yapmamalıydı. Yaptı. Çağlayan ise yıllardır sanayi odası başkanlığı yapmış bir bakandı. Ona; işadamının, sanayicinin dertlerini anlatmaya gerek duyulmamalıydı, duyuldu. Sicil affı ile 1 milyon kişiyi kara listeden silecekse, bir o kadar masum kişinin de mağdur edildiğinin hesabını yapmalı ve onlara prim vermemeliydi. Ama verdi. Af ile tekrar iş âlemine dalacak bu kişilerin, piyasalarda yeni canlar yakacaklarını, yeni mağdurlar yaratacaklarını bilmeliydi, bilemedi. Sicil affı ile sonucun değişmeyeceğini, 2009 yılında reel sektör ödemelerinde kıyamet kopacağını, karşılıksız çeklerde ve protestolu senetlerde patlamalar olacağını, banka kredilerinin geri dönüşlerinde büyük problemler yaşanacağını, kredi kartları ödemelerindeki sorunların eskiye oranla artacağını hesap edebilmeliydi. Edemedi. Seçim yaklaştıkça "oy"a tahvil edilecek sicil affını öne çıkarınca, içinden geldiğini söylediğikesimi geri planda bırakmamalıydı, bıraktı. O zaman.. İş âleminin içinden gelmişler ya da gelmemişler, bu özelliklerinin hiçbir kıymet-i harbisi yoktur. Siyasilerin popoları bir kere ceylan derisi koltuklara değmeye görsün, kan dolaşımları anında ters çalışıyor. Anında, işadamı kimliğinden çıkıp, politikacı kimliğinde Başbakan'ın emrine giriyorlar. Ve bu noktada, "Ben içinizden biriyim" cümlesi de anlamanı kaybediyor.
Kaynak: Referans