Faiz Oranlarındaki İndirimin Nedenleri

09/05/2013

Merkez Bankası'nın verdiği bilgilere göre hem faiz oranlarını daha da düşürülmesi hem de düşürülmemesi, hatta yükseltilmesi için çok sayıda neden var.

Radikal Gaztesi yazarlarından Fatih Özatay bu haftaki yazısında Merkez Bankası'nın faiz indirim kararlarının değerlendirdi.  Özatay yazısında şu konulara yer verdi: Merkez Bankası’nın (MB) son birkaç yılda söyledikleri çerçevesinde bakınca, önümüzdeki Para Politikası Kurulu toplantısında karar alacakları zor anlar bekliyor. MB’nin bize söyledikleri dikkate alındığında hem faiz oranlarının daha da düşürülmesi hem de düşürülmemesi, hatta yükseltilmesi için çok sayıda neden var.

Faiz İndirimini Destekleyen Nedenler

Birincisi, Nisan ayında lira reel olarak değerlendi ve MB’nin, üzerine çıkması halinde müdahale edeceğini belirttiği eşiği aşarak 121,1’e çıktı. Gerçi MB, Nisan ayındaki toplantıda bu gelişmeyi de öngörerek faiz indirmişti ama mayıs ayında muhtemelen lira reel olarak değerlenmeye devam edecek. İkinci neden, ekonomimizin 2013’ün ilk çeyreğinde toparlanmaya başladığına ve bu toparlanmanın ikinci çeyrekte daha da belirginleşeceğine dair henüz ikna edici bir göstergenin yayımlanmamış olması.

Karışık Sinyaller Gelmeye Devam Ediyor

Bir yandan kredi artışının yüksek düzeyde olması, bir yandan faiz oranları düşüşü, öte yandan da yurtdışından gelen sermayenin (dış kaynağın) giderek artması büyüme oranımızın artmış olması gerektiğini düşündürüyor. Oysa ne kapasite kullanım oranı ne reel kesim güven endeksi ne altın dışı ihracat ne de altın ve enerji dışı ithalat verilerindeki gelişmeler böyle bir toparlanmanın olduğuna bizi ikna ediyor.

Dün açıklanan Mart ayı sanayi üretim gelişmesi de ekonomik toparlanmanın başladığına ilişkin net bir mesaj vermedi. Durum şöyle: Yılın ilk üç ayında bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla (takvim etkisinden arındırılmış) sanayi üretimi yüzde 2,5 oranında arttı. Bu oran, yüzde 2,9 düzeyindeki 2012 ortalama artışının altında. Ama 2012’nin en kötüsü olan son çeyrekteki yüzde 0,9’luk artışın oldukça üzerinde. Bu çerçevede bakınca toparlanma başlamış gibi görünüyor. Oysa sadece mart üretimine odaklanılınca, yıllık üretim artışı yüzde 1,4. Hem ilk çeyrek ortalamasının altında hem de Şubat'taki artışın.

Hatırlarsanız aynı olgu, altın dışı ithalatta da gözlenmişti. Takvim etkisinden arındırılmış veriler değil de orijinal veriler incelenirse toparlanmanın başladığının aleyhindeki kanı daha da kuvvetleniyor. Dolayısıyla, MB’nin bizlere daha önce söyledikleri çerçevesinde yeni bir faiz indirimi bu nedenle de gerekiyor.

Faiz İndirimini Desteklemeyen Nedenler

Bunların başında elbette son yazımda sözünü ettiğim çok düşük tasarruf oranımız geliyor. Enflasyonun altında bir mevduat ve tahvil faizi, açık ki hem tasarruf yapmayı caydırıyor hem de caymayanların tasarruflarının gayrimenkul ve altın gibi alanlara kaymasına yol açma riski taşıyor. Düşük tasarruf oranının ayna yansıması ise (yatırım oranı düşmeyecekse) yüksek cari açık. Bu da arzulanmıyor.

Öte yandan, kredi artış oranı yükselmeye devam ediyor. Merkez Bankası’nın yaptığı gibi döviz kuru hareketlerinden arındırıp on üç haftalık gelişmelere bakınca ortaya çıkan resim şu: Yılın ilk dört ayındaki yıllık kredi artış oranı yüzde 22,2. Üst sınır olarak telaffuz edilen yüzde 15’in üzerinde. Ama dahası var: Sadece Nisan ayına bakınca kredi artış oranının yüzde 24’e yükseldiği görülüyor. Son iki haftadaki artış bu değerin de üzerinde. Faiz indiriminin kredi talebini yükselteceği açık. Yurtdışında bol para olduğunu ve Merkez Bankası’nın döviz cinsinden borçlanmayı özendiren ROM politikasını birlikte dikkate alın. Bankaların döviz cinsinden borçlanmayı arttırıp kredi arzı artış oranını daha da yükseltmeleri mümkün bu durumda.

Çetrefilli bir durum var ortada. Elbette işi zorlaştıran temel olgu, çok sayıda hedefin tutturulmaya çalışılması. Üstelik bazı hedeflere ulaşmak için gerekli silahlar para otoritesinin elinde değil. Öte yandan, ekonomi politikası tasarımından, hele hele ince ayardan hoşlananlar açısından oldukça zevkli bir ortamın var olduğu da açık.

Kaynak: Radikal